İnegöl Mutlu Son Hizmeti – Masör Ece

İnegöl Mutlu Son Hizmeti  – Masör Ece

İnegöl Mutlu Son en çok Zaza’yı sevdiÄŸini de saklamaya çalışmaz, “Canlı bir fotoÄŸraf gibi bu” derdi. Zaza da, annesine düşkündü. Onu herkesten çok sevmiÅŸ olduÄŸi açıkça belliydi. Zaza, annesiyle babasının nasıl evlendiklerini anlatmıştı. Mösyö Mabille, kuzenini birkaç kez istemiÅŸ. Fakat canlı, hareketli, hayat dolu ve güzel Guite Lariviere, Askeri Mühendislik ve Topçuluk Akademisi’nin bu eski öğrencisine, bu ciddi ve ağırbaÅŸlı adama baktıkça, tüyleri diken diken olurmuÅŸ dehÅŸetinden. Ne var ki taÅŸrada pek kısıtlı, pek cansız bir yaÅŸantı varmış. Etrafta alıcı gözle bakılabilecek derhal hiç kimse yokmuÅŸ.

Yirmi beşine gelince, annesinin diretmelerine daha çok karşı koyamayarak kuzeniyle evlenmeye razı olmuş. Zaza, güzelliğini, çekiciliğini, kırılganlığını ve düş gücünü kendisinden aldığı annesi hakkında daha başka şeyler de anlatmıştı. Madam Mabille, bir cebir kitabı kadar sıkıcı olan kocasına anlayış gösİnegölkten yoksunmuş.

İnegöl Mutlu Son her ÅŸeyi anlatmamış bana. Bugün anlıyorum, babasının Zaza’ya fiziksel olarak itici geldiÄŸini. Anası Zaza’ya daha çok ufakken pek çok ÅŸey anlatıp öğretmiÅŸti ve art niyetli bir açıklıkla, cinselliÄŸin gerçeklerinden söz etmiÅŸti. Zaza, Madam Mabille’in, düğün gecesinden neden nefret ettiÄŸini, o günden beri kocasının okÅŸamalarından niçin tiksindiÄŸini anlıyordu.

Zaza, zaman içinde babasına duyduÄŸu nefretin kapsamına, baba tarafından bütün akrabalarını da soktu. Oysa, anneannesini tapınma ölçüsünde sever; kadıncağız ne süre Paris’e gelse, onun koynundan çıkmazdı. Bir zamanlar dedesi Mösyö Lariviere, taÅŸra gazetelerinin ve Louis Veuillot’nun görüşlerini yansıtan dergilerin baÅŸ okuyucusuymuÅŸ.

İnegöl Mutlu Son

İnegöl Mutlu Son birkaç parça mal ile koskoca bir kitaplık bırakmıştı geride. Matematikten de, en az babasından nefret etmiÅŸ olduÄŸu kadar nefret eden Zaza, edebiyata yöneldi. Fakat dedesi ölünce, ne Madam Lariviere, ne de Madam Mabille fazla kültürlü kadınlar olmadıkları için, Zaza’ya yol gösterecek, beÄŸenilerini biçimleyecek kimse kalmadı. Kendi düşünüp, kendi karar vermek, seçimini yapmak zorundaydı. Aslına bakılırsa, onun özgünlüğü pek sınırı olanydı.

Esas olarak, Zaza da, benim ÅŸeklinde, çevresini yansıtıyordu. Fakat bir taraftan Cours Desir’de, bir taraftan evlerimizde, önyargılardan, alışılagelmiÅŸ tutumlardan, geleneklerden öylesine bunalmıştık ki, en minik bir içtenlik, en sönük bir düş kıvılcımı bile, her süre ÅŸaşırtıcı oluyordu bizim için. Zaza’nın beni maksimum etkileyen yanı, sinizmi idi. Birkaç yıl sonra bunun nedenlerini açıkladığı süre, beynimden vurulmuÅŸa döndüm. Kendisi hakkındaki görüşlerime, ona tanıdığım yücelik fikrine hiç mi hiç katılmıyordu.

Madam Mabille, çocuklarıyla yeterince ilgilenemeyecek kadar çok çocuk sahibiydi, fazlasıyla “toplumsal ödevleri” vardı ve aklınıza gelen tüm hayır derneklerinde, tüm yardım kampanyalarının toplantılarında yer alıyordu. Sanırım, gülümseyiÅŸinde yoÄŸunlaÅŸan sabrı, soÄŸuk bir kayıtsızlığı gizliyordu. Zaza, daha çok ufakken bile, kendini hep dikkatsizlik edilmiÅŸ, bir köşeye itilmiÅŸ hissedermiÅŸ. Daha sonraları, annesi en çok onu sevmeye baÅŸlamış, fakat bu sevgi de yine çok sınırlı, çok kısıtlıymış. Zaza’nın annesine duyduÄŸu büyük tutku, mutlu bir baÄŸlılıktan çok, kıskançlığı pekiÅŸtiren bir düşkünlüktü. Babasına karşı beslediÄŸi nefret ve karşıtlıkta, biraz da kin karışık mıydı bilemiyorum; ama babasının Lili’yi kendinden üstün tutuÅŸunu pek de kayıtsızca karşılamış olacağını sanmam.